BAŞARILI BIR YILI GERIDE BIRAKTIK, 2017’DE 2 MILYON EUROLUK CAT 7 KABLO YATIRIMI YAPTIK, YENI KURUMSAL KIMLIĞIMIZI OLUŞTURDUK
Ören Kablo Ticaret Müdürü Serdar Baykal: “Başarılı bir yılı geride bıraktık, 2017’de 2 milyon euroluk CAT 7 kablo yatırımı yaptık, yeni kurumsal kimliğimizi oluşturduk”
Kablo sektöründe 40 yıla yakın köklü geçmişe sahip olan Türkiye’nin ilk koaksiyel kablo üreticisi Ören Kablo, başarılı bir yılı daha geride bıraktı. 2017 yılını yeniden yapılanma ve yeni yatırımlarla tamamlayan firmanın yeni vizyonunu ve hedeflerini Ören Kablo Ticaret Müdürü Serdar Baykal’a sorduk.
Başlangıçtan bu güne kadar 2017 yılının sizdeki görünümü nedir? Firmanız açısından değerlendirebilir misiniz?
Ören Kablo olarak, 2017 yılında yeniden yapılanma sürecine girdik. Neredeyse 40 yıllık köklü geçmişimizde, bilinen aile firması kimliğinden sıyrılıp kurumsallaşarak büyümeyi ve kurumsal yönetime geçerek sürdürülebilirliği sağlamayı hedef koyduk. Tüm ticari politikalarımızda, vizyonumuzda, yönetim kadromuzda yenilikler ve iyileştirmeler yaptık. Köklü geçmişimizden aldığımız güçle, 2017 yılında modern, yenilikçi, dinamik ve genç bir kadro ile sektörümüze hizmet etmeye devam ediyoruz. Alçak Gerilim Kabloları üretiminde Türkiye ve dünyada önemli bir konumda olan firmamız Ören Kablo, Türkiye’nin ilk koaksiyel kablo üreticisi olarak sektördeki liderliğini pekiştiren yeni kurumsal kimliğini oluşturdu. Yeni konumumuzu yansıtacak şekilde görsel kimliğimizi de yenilemiş olduk.
Yeni kazandığımız görsel kimlik ve tüm bu değişiklikler ile birlikte yeni küresel marka konumumuzu duyurmak ve pazarımızda uçtan uca katma değerli hizmetler sunduğumuzu görsel olarak daha iyi ifade etmek üzere logomuzu da yeniden tasarladık. Marka kimliğini düzenleyerek, sadeleştirmeyi ve faaliyet gösterdiğimiz tüm coğrafyalarda tutarlı hale getirmeyi hedefledik. Perpa Ticaret Merkezi 11. Katta bulunan merkez satış ofisimizi yine Perpa Ticaret Merkezi 2. Katta ve daha büyük bir ofise taşıdık.
Türkiye’nin ilk koaksiyel kablo üreticisi olarak bilinen firmamız ilerleyen yıllarda rotasını koaksiyel kablo grubu ile birlikte; kontrol – kumanda kabloları, halogen free flame retardant / yangına dayanıklı kablolar, bilgi iletişim kabloları, kapalı devre kamera sistem (CCTV) kabloları, yangın alarm kabloları, dahili telefon kabloları, bus kablolar ve özel kablolar üretimine çevirmiş ve en son 2 milyon Avroluk CAT 7 kablo yatırımıyla önemli bir büyüme göstermiştir. Ürün gruplarımızı geliştirerek uzmanlığımızı pekiştirmek ve sonucunda gelir artışımızı ileriye taşımayı ve sunduğumuz ürün ve hizmetleri mevcut ve potansiyel müşterilerimiz açısından daha görünür hale getirmeyi hedefliyoruz.
2017’ye tüm bu unsurları kapsayan bir yol haritası ile başladık. Tüm bu faaliyetlerin sonuçlarını ölçülebilir veriler ışığında geçmiş yıllara göre değerlendirdiğimizde, 2017 yılı olarak son yılların en başarılı yılını geride bıraktığımızı görüyorum.
2018 yılı yol haritanızı belirlediniz mi? Hedef ve projelerinizi paylaşır mısınız?
2017 yılında temelini atmış olduğumuz marka ve imaj yatırımlarımız ve nihayetinde marka bilinirliği ve ulaşılabilinirliği ile ilgili faaliyetlerimiz 2018 senesinde de devam edecek. 2018 ve diğer takip eden yıllarda da yolumuza istikrarlı, vizyoner ve sistemli bir şekilde devam etmeyi hedefliyoruz. Bunu yapabilecek yetenekte ekip, teknolojik alt yapı, vizyoner bakış açısı ve güçlü sermaye yapısına sahip olduğumuz açıktır.
Kablo sektöründe şikayet edilen konuların başında haksız rekabet yer alıyor? Haksız rekabet daha çok iç piyasada mı gözleniyor? İhracatta da haksız rekabet yaşanıyor mu?
Yapı standartlarına bakıldığı zaman bizim konumuza giren kablo ile ilgili alanlar da yabancı standartların çoğunda çok net veri bulunuyor. Tüm elektriksel, fiziksel, mekanik ve diğer özellikler sınırları çizilerek veriliyor. Bu standartlara göre Avrupa’da bir ürün sertifikası aldığınız da işiniz bitmiyor. Denetleme mekanizması ve bunun sonunda da yaptırımlar son derece önemlidir. Eğer standart dışı bir imalat yaparsanız bırakın o firmaya bir daha satış yapmayı, o ülkeden bile isminiz silinebiliyor. Şartlar böyle olunca da üretimden kaynaklanan haksız rekabet gibi bir durumla karşılaşmıyorsunuz.
“Türkiye’de büyük projelerde şartnameye 3-4 markanın ismi yazılır? O fabrika kapansa bile emin olun kapandığını bilmezler ve yine o markayı yazarlar” şeklinde bir eleştiri söz konusu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz. Diğer firmalar yeterli değil mi? Yıkılamayan bir duvar mı söz konusu…
Ülkemizde projelerin niteliği yükseldikçe, karma ve prestijli projelerin sayısı arttıkça satın alma kriterlerinin altı kalın çizgi ile çiziliyor ve bu doğrultuda şartnameler oluşturuluyor. Bu aşama bizim gibi işini doğru yapmaya çalışan üreticiler için oldukça önemlidir. Projelerin niteliği yükseldikçe gerek projelendirme kriterleri gerekse de satın alma kriterleri yükseliyor ve ters orantılı olarak hitap edebilen firma sayısı düşüyor. Bu anlamda işini çok doğru yapan proje firmalarımız da var. Bu firmalarımıza haksızlık yapmak istemem ancak genel olarak bakıldığında gördüğümüz ve zaman zaman yaşadığımız en büyük sorun proje firmalarının kalite bilinci, ürünlerin TSE ve TSEK belgeli olması ile sınırlı kalıyor ve bundan öteye gidemiyor. Katalog değerleri baz alınarak marka yazıldığını düşünürsek, firmaların üreticilerin beyan ettiği yapı ve değerlere uyması gerekiyor. Elbette kataloğumuzdan sonra kablo yapımızda değişiklik veya yenilik olabilir ama teklif edilen kablo yapısı ile üretilen kablo yapısının örtüşmemesi gibi sorunlarla hala karşılaşıyoruz. Bunu denetleyip yaptırım uygulayabilecek bir mekanizma ise ne yazık ki ülkemizde hala yok. Bizler bu konularda duyarlı davranıp düzeltici faaliyetlerde bulunmak için görüşmeler yapıyoruz fakat bu hataların düzeltilmesi süreci çok uzun zaman alıyor ve bu zaman sürecinde uygulama aynen eskisi gibi devam ediyor. Tüm bunların yanı sıra geçmişte bu tip uygulamalarla proje alan üreticiler bu referanslarını kullanarak halen iş almaya devam ediyorlar. Biliyoruz ki bilginin maalesef yetersiz olduğu zayıf akım kablo sektöründe şartnameye girebilmek için başı çeken en belirgin kriterlerden biri de referanslar. Projelere marka yazılırken yapılan bir hata sonucu bu durumdan en çok yara alan maalesef işini gerçekten doğru yapan firmalardır. Kablo konusu kolay bir konu değildir. Projelere firma ismini yazan mühendislerin bir kablo üreticisi kadar bilgili olmasını tabiî ki bekleyemeyiz ancak projelerde yapılan hataların kontrol mekanizması ile önlenebileceğini düşünüyoruz.
CPR – EN 50575 kriterlerinin AB’de zorunlu olmasının “AB ülkelerine yapılan ihracatı hareketlendireceği” görüşüne katılıyor musunuz?
CPR’ın kablo sektöründeki uygulamalarını düzenleyen EN 50575 standardı bina ve altyapı dahil olmak üzere, herhangi bir yapıda kullanılan tüm kabloların yangına tepki performans kriterlerini, bu kriterlerle ilgili testleri ve uygunluk değerlendirmeleri ile ilgili şartları belirliyor. Bu şartlar altında da AB ülkelerine yapılan kablo ihracatını çok olumlu etkileyeceği görüşüne katılıyorum. Bu konuda yönetmelik çerçevesinde belirlenmiş ortak bir dil oluşturulması az önce bahsettiğimiz haksız rekabeti engelleyen bir koşul.
CPR Yapı Malzemeleri Yönetmeliğini işini doğru yapmaya çalışan, prensip sahibi, standartlara uygun, kaliteli ve güvenilir kablo üreten her üretici için uluslararası bir marka olma yolunda önemli bir fırsat olarak görüyorum.
Hep Türkiyeli meslektaşlarınız veya rakiplerinizle yaşadığınız sorunları ele alıyoruz. Peki, farklı ülkelerden rakiplerinizle, uluslararası pazarlarda ne gibi sorunlar yaşıyorsunuz. Onların ürünlerinde kalite, fonksiyonellik vb. konularda eksiklikler görüyor musunuz?
En önemli sorunumuz yine bizim firmalarımızın yurtdışında da birbirine rakip olmasıdır. Yurtdışında pek çok Türk firması aynı ihaleye katılarak, rakip olmakta ve fiyatları aşırı düşürmektedir. Sektörümüzde rekabet fiyat odaklı olduğu için benzer sorunları yurt dışında da yine tekrarladığını yaşayarak görüyoruz. Bu noktada ülkemizde kablo üreticiliğinin tanımının yapılması ve sektöre girişin kısıtlanması önem arz etmektedir. Yeterliliği olmayan firmalarımızın yurtdışında iş üstlenmesi, işlerin zamanında ve istenilen kalitede tamamlanamamasına neden oluyor. Buda ülke olarak imajımızı zedeliyor.
Son yıllarda teknolojik esaslı dönüşümler yaşanıyor. Üretimde dijitalizasyon, Endüstri 4.0, inovasyon sıkça konuşulan konular… Firmanız açısından bu kavramlar ne ifade ediyor. Bu sürecin önemi nedir? Firma olarak bu sürecin neresindesiniz?
Firmaların Nihayetin de Ülkelerin gelişmesi, bilimsel ve teknolojik ilerlemeler sonucu maliyetlerdeki düşüş ve toplam verimlilik artışlarına bağlıdır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki maliyet, verimlilik ve rekabet gücü farklılığının başlıca sebepleri; teknolojik gelişme hızındaki ve inovasyona yönelik faaliyetlerdeki yetersizliktir. Bu nedenle; gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme ve kalkınma için teknoloji ve inovasyon ön koşul haline gelmiştir. Ekonomik büyüme ve kalkınmada stratejik öneme sahip olan teknoloji ve inovasyona gereken önemi veren firmalar üretimlerinde sağladıkları verimlik ve maliyet avantajı sayesinde rekabet güçlerini yükselterek ekonomik büyüme performanslarını arttırmaktadırlar.
Küreselleşmenin dünya ekonomisi üzerindeki en önemli sonuçlarından birisi, ulusal ve uluslararası pazarlardaki yoğun rekabettir. Bu yoğun rekabet uluslararası pazarlarda tüketiciler lehine giderek ucuzlayan fiyatlar gibi olumlu neticeler doğursa da, üreticiler açısından ürün kalitesi, üretim teknolojisi, teknolojik gelişmeler ve pazarlamada standartları yükseltme gibi pek çok zorluğu beraberinde getirmektedir. Özellikle küresel pazarlara açılmayı hedefleyen firmalar, daha verimli ve düşük maliyetle üretim yapmak zorunda kalmaktadır. Daha verimli ve düşük maliyetle üretim yaparak küresel pazarlarda rekabet gücünü arttırmanın en etkin yolu, teknoloji ve inovasyondan geçmektedir. İnovasyona ve teknolojiye gereken önemi göstermeyen ve yatırım yapmayan firmalar bir süre sonra pazardan çekilmek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle teknoloji ve inovasyon kavramı büyüme ve rekabet açısından küresel dünyanın son yıllardaki en stratejik iki kavramı haline gelmiştir.
Sürdürülebilir ekonomik büyüme, pek çok ekonomik faktör ve değişkenin ortak bileşiminden meydana gelmektedir. Geleneksel olarak ekonomistlerin büyük bir kısmı ekonomik büyümenin üretim faktörlerine (emek, sermaye ve toprak) bağlı olduğunu savunurken, diğer bir kısmı ise ekonomik büyümeyi yalnızca üretim faktörleri ile açıklamanın yeterli olmayacağı görüşündedirler. Bu ekonomistlere göre ekonomik büyümenin en önemli belirleyicilerinden birisi teknoloji ve inovasyondur. Ancak teknolojik değişimlerin ve inovasyonun ekonomik büyüme üzerindeki katkılarının ölçümünde karşılaşılan problemlerden dolayı, teknoloji ve inovasyon önceleri ekonomik büyüme ile ilgili çalışmalara dahil edilmezken, günümüzde yapılan güncel çalışmalar teknoloji ve inovasyonu ekonomik büyümenin merkezi olarak kabul etmektedir.
İnovasyon, Türkçe de “yenilik, yenileme” gibi sözcüklerle ifade edilse de, yeni veya yenileştirilmiş ürün, hizmet veya üretim yöntemi geliştirmek ve bunu ticari gelir elde edecek hale getirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsar.
Teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Geçen yılın bile çok eski diye nitelendirildiği bir çağı yaşıyoruz. Üretimin ve hizmetlerin sınır tanımadığı bambaşka bir dünyadayız.
Rekabet gücü iki önemli unsur sayesin de etkinlik kazanıyor: Biri verimlilik, diğeri ise inovasyon. İkisi de birbirinden kopamaz ve biri diğerinden daha az önemli değil. Fakat daha da önemli olan, bilgiye sahip olmak… Bilgi ışıktır.
Pazar payınızı artırma adına ne tür faaliyetlere ağırlık veriyorsunuz?
Kablo sektörü oldukça geniş bir pazar… Her pazarda olduğu gibi kablo sektöründe de yalnız değilsiniz ve birçok rakibiniz mevcut. Bunca rakip arasında ön plana çıkmak için elbette marka bilinirliği önemli bir yer tutuyor. Bilinirliğimizi arttırmak için reklam, fuar, pr, promosyon, sponsorluk gibi bir çok pazarlama faaliyetine stratejilerimiz doğrultusunda yer veriyoruz. Tabi ki satın alma dürtüsü için tek başına bilinirlik pek anlam ifade etmiyor. Aynı zamanda iyi bilinen bir marka olmanız şart..Bu anlamda neredeyse 40 yıllık köklü geçmişimiz itibarlı bir firma yapısına sahip olmamızda en büyük güvencemiz. Tüm bunların yanı sıra ulaşılabilirlik faaliyetlerimiz devam etmekte. Stoklu bayilerimiz aracılığı ile de yarattığımız talebi karşılayacak bir takım oluşumlarımız söz konusu.
Özellikle mesleki eğitim, iklim değişikliği, çevre bilinci gibi konular son yıllarda duyarlılığın arttığı noktalar… Sosyal sorumluluk projelerinizi ve firma olarak bu konuya yaklaşımınızı paylaşır mısınız?
Dünya kaynaklarını verimli kullanmak, toplumsal sorunlara duyarsız kalmamak ve ülkemizin insan kaynağının gelişimine katkı sağlamak yönünde çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerine karşı üzerimize düşen görevi yerine getirmek temel sosyal sorumluluk anlayışımızı oluşturmaktadır. Bu yöndeki çalışmaların sonucu oluşan kurum itibarını en güçlü değer olarak görmekteyim. Çalışmalarımız satın alma ve kalite yönetim departmanı tarafından koordineli bir şekilde yürütülmektedir. Ülkemizin gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergesinin; toplumun eğitim düzeyinin yüksek olması ve toplumsal duyarlılık olduğunun bilincindeyiz. Kurumumuz olarak bizlere de görevler düşmekte olduğunu bilmekteyiz.