Değişen Dünya’da Türkiye’nin kablo üssü olması için çalışmalarını sürdüren Kablo ve İletken Sanayicileri Derneği başkanı Erkan Aydoğdu ile Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği Başkanı Mustafa Cemaloğlu kablo sektörünün geleceğini konuştu.

  1. Bizler sizi oldukça yakından tanıyoruz ama yine de genç meslektaşlarımız için kendinizi tekrar tanıtır mısınız?

Tabiki. 1973 yılında Trabzon’da dünyaya geldim. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği’nden mezun oldum ve mezuniyetimin hemen ardından, 1997 yılında, Prysmian ailesine katıldım ve ilk olarak Üretim Planlama departmanında çalışmaya başladım. Daha sonra, yaklaşık 2 yıl kadar yine Prysmian ailesi bünyesinde İtalya’da görev yaptım. 2003 yılında Türkiye’ye döndükten sonra, sırasıyla Lojistik Şefliği ve Lojistik Müdürlüğü; 2010 yılında ise Ar-Ge ve Lojistik departmanlarının Direktörlüğü görevlerini üstlendim. Ocak 2015’ten bu yana da, Prysmian Group Türkiye’nin CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görevime devam ediyorum. Ayrıca,  2017 yılının Nisan ayından bu yana, Kablo ve İletken Sanayicileri Derneği Başkanlığı’nı da yürütüyorum. Evliyim ve iki oğlum var.

  1. Derneğinizden ve derneğinizin geçmişten bugüne gerçekleştirdiği çalışmalardan bahseder misiniz?

Derneğimiz 2000 yılının Aralık ayında, Türk kablo sektörünü temsil etmek üzere kuruldu. Sektörümüzdeki kablo ve iletken üreticilerini çatımız altında toplarken ana amacımız, Türk kablo sektörünün gelişmesi, sektörümüzdeki sorunların belirlenmesi ve belirlenen sorunların çözüme ulaştırılması ve sektörümüzde kalite bilincinin yaygınlaştırılmasıydı. Kurulduğumuz ilk günden bu yana, kalitesiz ürünlere karşı açtığımız savaşta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü gibi resmi kurumlarla işbirliği yapmayı sürdürüyoruz.

  1. Türkiye’de kablo ve iletken imalatı yapan firmaların durumunu değerlendirir misiniz?

Son yıllarda TUİK ve TİM gibi kurumlar tarafından yapılan çalışmalar ve istatistiklere baktığımızda, Türkiye’de kablo sektörünün büyüklüğü yaklaşık 4-5 milyar dolar civarındadır diyebiliriz. Türkiye’de kablo üreticilerinin toplam üretim ve cironun yaklaşık %80-90’lık payını ilk sıradaki 20 firma paylaşmaktadır, ki bu firmaların 18 tanesi derneğimiz üyesidir.

Ülkemizin coğrafi konumu gereği, özellikle de Avrupa, Afrika ve Orta Doğu ülkelerine yakınlığı dolayısı ile, kablo sektörümüzün bölgedeki önemi büyüktür. Ancak buna rağmen, kalite algısının İngiltere ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinden geride olması ve standartlara uygun olmayan üretim yapılması, hem bu ürünleri kullanan kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye atıyor hem de ülkemizin imajını olumsuz anlamda etkiliyor. Oysaki yaptığımız işin öneminin ve bu işin hem sektörümüze hem ülkemize etkisinin bilincinde olsak çok şey değişir; ancak bu bakış açısıyla, sektörümüzü geliştirebiliriz.

  1. Sektördeki bu “kalite” sorunu ile ilgili olarak, dernek olarak siz neler yapıyorsunuz?

Dernek olarak uzun bir süredir Türk Standartları Enstitüsü, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile işbirliği içindeyiz. Hem bu kurum ve kuruluşlarla yakın çalışmalar yapıyoruz hem de piyasadan numuneler topluyor ve test ediyoruz.

Son dönemde 8 farklı üreticiden, 10 farklı tipte 46 numune topladık. Ve normalde TSE baskılı ve dolayısıyla TSE standartlarına uygun olması gereken bu ürünler üzerinde 737 test yaptık. Üzülerek söylemeliyim ki, sonuçlar çok kötü. Bu 46 numuneden yani kablodan sadece %7’si standartları sağladı; ya da diğer bir deyişle %93’ü standartları sağlamadı ve bu rakamın da %78’inde majör hatalar tespit edildi.

İstanbul itfaiyesi verilerine göre 2017 yılında sadece Istanbul’da 6.259 elektrik kontağı kaynaklı yangın çıkmış. Yapılan denetimler önemli evet ama biz denetim yaparken, üretim yapan firmaların da ürettiği ürünlere gerekli özeni göstermesi gerekiyor.

  1. Kablo ve iletken imalatları konusunda Türkiye’deki yasal prosedürleri değerlendirir misiniz? Bu konuda yapılabilecek düzenlemeler ve geliştirmeler konusunda Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği’nden beklentileriniz nelerdir?

Ülkemiz kablo üretim teknolojileri konusunda oldukça ileri seviyede ve kablo üreticilerimiz her türlü kabloyu üretebilecek teknolojiye sahipler. Kablolar uluslararası standartlarda belirtilen üretim şartlarına göre üretilip, yine uluslararası standartlara göre test edilmelidir. Daha önce de belirttiğim gibi ülkemizdeki en önemli sorunların başında kalite algısının, ürün standartlarının, piyasa gözetim ve denetim çalışmalarının istenilen seviyelere ulaşılamamış olunmasıdır ki bu durum sektörümüze ve ekonomimize zarar vermektedir. Derneğimizin bu konuda, gerek otoritelerle ve gerekse sektör paydaşları ile birlikte yaptığı çalışmalarda Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği’nin de katkısını görmek bizleri mutlu edecektir.

  1. Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile gerçekleştirdiğiniz çalışmaları biraz daha detaylandırabilir misiniz?

Dernek olarak, sektörümüzü geliştirmek üzere bir arada hareket ettiğimiz kurumlardan biri Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Geçen yıl kendileri ile 2 kez toplantı yapma fırsatı bulduk. Bu toplantılarda, Türk Standartları Enstitüsü de hazır bulundu ve hep birlikte Türk kablo sektörünün içinde bulunduğu durumu görüştük.

Bakanlığın kendi içinde oluşturduğu bir denetim stratejisi var, dolayısı ile durumun ciddiyetinin ve ne kadar büyük risklerle karşı karşıya kaldığımızın farkındalar ve bu yüzden denetimlerin daha etkin bir şekilde yapılması için çaba gösteriyorlar. Bu strateji içerisinde, piyasada uygun olmayan üretim ve dağıtımı engellemek üzere, bu kapsamdaki faaliyetlerin arttırılması ile 20 kişiden oluşan bir “Denetim Ekibi” oluşturulması, kablo sektörünün 2018 yılında “odaklı denetim” kapsamına alınması, tespit edilen uygunsuzluklar hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi, ALO 130 Şikayet Hattı’nın daha verimli bir şekilde kullanılması gibi konu başlıkları yer alıyor. Ayrıca, bu yılın ilk aylarında bir Kablo Çalıştayı ve yılın belli dönemlerinde de Periyodik Gözden Geçirme Toplantıları düzenlemeyi planlıyoruz.

  1. 1 Temmuz’da yürürlüğe giren, Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (CPR) hakkında bilgi verebilir misiniz?

CPR, 1 Temmuz 2017’de kablolar için kanunen zorunlu oldu. Ve o tarihten bu yana, sektörümüzde yaşanan değişiklikleri görmeye başladık. Bu yönetmelik, kalite ve güvenliğin seviyesini yükseltmek için çok önemli. 1 Temmuz itibariyle, tüm Avrupa Birliği üyeleri ile birlikte, ülkemizde de EN 50575 standardı uygulanmaya başlamış oldu. CPR yani Yapı Malzemeleri Yönetmeliği, tedarik zincirindeki kablo üreticilerinden son kullanıcıya kadar ciddi bir sorumluluk getiriyor. Sadece kabloların değil, tüm yapı malzemelerinin yangına karşı güvenilir hale getirilmesini sağlamayı hedefleyen CPR ile birlikte, bu standartlara ayak uydurabilen üreticiler hem ürün çeşitlemesine giderek katma değeri daha fazla olan ürünlere odaklanıyor, hem de ihracat pazarlarındaki şanslarını daha da arttırmaya çalışıyorlar.

  1. Türk Kablo Sektörü’nün genel durumu çerçevesinde, Kablo ve İletken Sanayicileri Derneği’nin hedeflerinden bahseder misiniz?

Dernek olarak bizim amacımız, ilk başta kaliteli ve güvenilir ürünler için mücadele etmek. Her daim, üyelerimizin beklentilerini aşan hizmetler sunmayı, sektörümüze, ülkemize kattığımız değeri durmaksızın arttırmayı hedefliyoruz. Kablo kalitesine bağlı üretim konusunda firmaların bilinçlendirilmesi, denetimlerim artması, kalitesiz kablo kullanımının getireceği sonuçların sektörün tüm paydaşlarına anlatılması, tüketicilerin can ve mal güvenliğinin korunması bizim Dernek olarak ortaya çıkış sebebimiz. İstiyoruz ki, Derneğimizin de çalışmalarıyla, Türk kablo sektörü gelişsin, büyüsün ve değişen dünyada, Türkiye bir kablo üssü olsun.

  1. Bu sektöre yeni giriş yapacak genç meslektaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir?

Gençlere verebileceğim ilk tavsiye, çok hızlı bir şekilde değişen teknoloji ve dünya şartlarına ayak uydurabilmek için hayata hazırlanmaları ve uygun altyapıya sahip olabilmek için devamlı olarak kendilerini geliştirmeleridir. Buradaki en kritik nokta, okulda öğrendiklerini gerçek hayatta uygulayabilecekleri, teorisyen olarak kalmayıp bilgilerini pratiğe dönüştürebilecekleri projelerde görev almaya çalışmalarıdır. Değişen dünyada sürekli gelişim ve iyileştirme çok önemli, ben bugün dünya devi bir firmanın genel müdürü olmama rağmen hala uluslararası MBA programına devam ediyorum.

Tüm bunları yaparken karşılarına mutlaka ki zorluklar ve engeller çıkacaktır. Sorunsuz bir iş ortamı ve problemsiz bir hayat hayal etmek yerine; bu problemleri hem şirketleri hem de kendilerinin gelişimi için bir fırsata dönüştürme çabası içerisinde olmalarını, zorluklar karşısında yılmadan, şirketlerine, sektöre ve ülkelerine faydalı olacak çalışmalar içerisinde bulunmalarını tavsiye ediyorum.